Erzen Beyleri veya Garzan Beyleri, Erzen, yöresinde yer alan beylerdir.Türkiye Cumhuriyeti'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi sınırları içerisinde tarihi bir bölgenin ismidir. Siirt ilinin Kurtalan ilçesine bağlı Yanarsu beldesinin eski adı Erzen olarak bilinir. Erzen 1938 yılına kadar Siirt ilçesine merkezlik etmiştir. 1938 yılında ise ilçe merkezi demir yolu sebebiyle Misriç kasabasına taşınmıştır. 1943 yılında Misriç kasabasının adı "Kurtalan" olarak değiştirilmiştir. Erzen kazası, doğuda Başur nehri; batıda Kulb ve Diyarbakır vilayetinin Silvan kazasıyla Beşiri nahiyesi; güneyde Rızvan nahiyesi; Kuzeyde Mutki ve Sason kazalarıyla çevrilmiştir. Rızvan, Melfan ve Barınç isimlerinde üç nahiyeden oluşan Erzen kazasına bağlı yüz yetmiş üç köy bulunuyordu.1 XIX. yüzyılın sonlarına doğru etnik ve dini yönden farklılık gösteren grupların bir arada yaşadığı Erzen’de Vital Cuinet’in vermiş olduğu rakamlara göre 8.800 Müslüman, 3600 Ermeni, 258 Yakubi ve 342 Yezidi olmak üzere toplam 13.000 kişi yaşıyordu.23 Erzen’e bağlı birçok köyde sıbyan mektebine rastlanırken, bazı köylerde iptidai mektepler de bulunuyordu.
Erzen bölge ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanmaktadır. Sulama imkânı olan düzlük ve ovalarda tarım yoğunken, yükseklerde hayvancılık ön plandadır. Tarım ürünlerinde; buğday, arpa ve mercimek ağırlıklı olduğu gözlemlenmektedir. Yer yer fıstık, sebze, meyve ekimi de yapılmaktadır. Doğal kaynak olarak petrol ve çimento ham maddesi içeren yataklar bulunmaktadır. 1945 yılında bölgede ilk petrol kuyusunun açılmasıyla petrol üretim alanı günden güne yaygınlaşmıştır. TPAO’nun Batman bölge Müdürlüğüne bağrı Mağrip ve Erzen Kampları bulunmaktadır, bunlara bağlı kuyulardan 600 varil ham petrol pompalanmaktadır.
Erzen bölgesinin eski dönemleriyle ilgili elimizde yeterli bir bilgi yoktur. Büyük ihtimalle bu isim çok eski tarihlerde, bugünkü Siirt ilinin, Kurtalan ilçesine 20 km uzaklıkta, Beşiri Çayı’ının güney kıyısında kurulmuş olan tarihi Erzen şehrinden gelmektedir. Bir zamanlar yörenin önemli şehir merkezlerinden biri olan “Erzen”den geriye birkaç kalıntı kalmıştır. Buranın en eski dönemlerde M.Ö. tabletlerden itibaren Alzi, Alşe, Aghznik, Arzanene/Arzon/Arzun4 ve Arap ordularının bölgeye girmesi ile “Erzen”, “Arzan” veya “Xerzan” şeklinde telaffuz edilmeye başlanmıştır. Erzan, Kürtçe kökenli bir kelime olup lügatte ucuz, anlamına gelmektedir. Şehir ve çevresine kurucuların, bölge halkına vergide kolaylık ve yaşam kalitesi sundukları amacıyla “Erzan” isminin verildiği en yatkın ve yakın anlam olarak görülmektedir.5 Şehrin ne zaman ve kimler tarafından kurulduğuyla ilgili yeterince bilgiye sahip değiliz ama tahminen M.Ö. 2400- 2300 tarihlerin de kurulduğu söylenmektedir. Tarihte savaşlara sahne olmasına bazı devletlere başkentlik yapmasına rağmen, bugün yöre halkı tarafından bile bilinmemekte ve tarihsel değeri takdir edilmemiş olduğunu söyleyen Abdullah Ünalan]], Erzen, genellikle Diyarbakır’a bağlı bir bölge olarak anılmaktadır. Dolayısıyla, Diyarbakır ile eş veya yakın zamanlarda kurulduğunu iddia etmektedir.6 Tarih boyunca Kürdistan Coğrafyasına uğrayan istilacı güçlerin bu coğrafyanın bir parçası olan bölgeye de uğradıkları kesindir. Tarih boyunca siyasi, ticari, kültürel öneme sahip bir şehir merkezi olduğunu tarihi kaynaklardan öğreniyoruz.7 Bu açıdan bölgenin tarihine bakıldığında ilk çağlardan itibaren Urartular, Medler ve Perslerin ardından Ön Asya’nın büyük bir bölümünü istila eden (M.Ö. 332) Büyük İskender, İskender’in ölümünden sonra yörenin Selevkosların egemenliğine girdiği görülmektedir. MÖ.129’ da Partlar, sonrasında Romalılar ve MS. 63’te yapılan bir antlaşma uyarınca yöre Arsaklılar tarafından yönetilmişlerdir. MS 5. yüzyılda Sasaniler, 637’de ise ikinci İslam Halifesi Ömer döneminde Araplar bölgeye hâkim olmuşlardır. X. yüzyıllardan itibaren ise bölge Mervani Kürt Devletinin hâkimiyetine girmiştir. Son Mervani hükümdarı Mansur’un ölümüne kadar bölgenin en önemli şehir merkezi olan “Erzen” devletin önemli bir merkezi konumuna gelmiştir.8
Araştırmalar göstermektedir ki tarihte iki tane Erzen Kürt Emirliği kurulmuştur. Bunlardan biri Bitlis Emirlerinin amcazadeleri olup Bitlis Emirleri ile akrabalıkları bulunmaktadır ve merkezleri Hezo’dur. Bu Emirlik Sason ve Kozluk Merkezli olup Erzen’i ellerinde tuttukları için kendileri hakkında kısaca bilgi vereceğiz. Fakat bir diğeri ve ikinci Erzen Kürt Emirliği ise Hakkâri Emirlerinin soyundan gelmektedirler.9 Birinci Erzen Kürt Emirleri, Hezo Hükümdarları olarak anılırken, İkinci Erzen Kürt Emirleri, Zok Beyleri diye anılmışlardır ve merkezleri Erzen olduğu için en tanınanları Zok Beyleri olmuştur.
Hezo Emirleri, Kisra krallarının soyuna dayanırlar ve Bitlis Hükümdarları ile amca çocuklarıdırlar. Ahlat’tan gelip Bitlis’e yerleşmişlerdir. Kendilerine Ezezin denmesinin sebebi atalarının, Hezo Emirliğinin kurucusunun isminden kaynaklanmaktadır. Hezo Emirlerinin ataları İzzettin Bey adındaki bir Kürt Beyidir. İzzettin Bey ayrıca Bitlis Emirlerinin atası olan Ziyaeddin’in küçük kardeşidir. Kürtler İzzettin’e Ezezin, Ezezdin, Ezdin dediklerinden ötürü Hezo Emirleri Ezezaniler olarak tanınmışlardır. Hezo]] Emirleri, Sason kalesini ele geçirmiş ve
Zok Emirleri, Hakkâri Hakimliği yapmış olan Hakkâri Beylerinin soyundan gelmektedirler. XVII. yüzyılın sonlarında Said Bey önderliğinde Hakkâri Emirliğinden ayrılıp dönemin birçok göçüne ev sahipliği yapan Erzen’in güneyine yerleşmişlerdir. Said Bey'in yerleşkesi Erzen Halkı tarafından kendisine duyulan saygı sebebiyle Begkend olarak anılmıştır.10 Kendileri başta Erzen’in güneyinde Beylik sürdürürken Zok kalesini ele geçirerek II.Erzen Emirliğini kurmuşlardır.
Said Bey, bölge kabileler ile olan kan davasında babası ve abisini kaybettikten sonra Beykent Beyliğinin başına geçmiştir. Said Bey’in, Beylik yaptığı dönemlerde Osmanlı’nın birçok reforma imza attığı II. Mahmud dönemidir. II. Mahmud Kürt emirliklerini kabul görmeyip eyalet sistemine geçmek istediğinden Kürdistan bölgesinde birçok karışıklık baş göstermiştir. Osmanlı otoritesinin boş olduğu bölgelerde otorite sağlamak adına bölgeye birçok asker sevkiyatı yapılmıştır. Bunlardan biri de Ekrad-ı Lain olarak adlandırılan Erzen bölgesindeki Yezidi Kürtlerdir. Erzen üzerine yapılan askeri seferler Reşit Paşa'nın 01.11.1835 tarihli raporundan anlaşılmaktadır:
“Erzen tarafından dönüşümde, Erzen toprağında “Dağ kavmi” diye adlandırılan Ekrad-ı Lain tekrar direniş yoluna sapmışlardı. Terbiye edilmeleri amacıyla Muş mütesellimi saadetli Emin Paşa kulları üç bin kadar süvari ile Muş tarafından, dört bin kadar piyade ve süvari de Diyarbakır tarafından tayin olunmuştu. Askerler söz konusu kavmin üzerine iki koldan vurup birkaç defa muharebe gerçekleşmiştir.” 11
Reşit Paşa’nın koleradan ölmesi üzerine Erzen’e olan seferler Hafız Paşa önderliğinde devam etmiştir. Osmanlı ordusuna doğrudan komuta eden Hafız Paşa, Bohtan Beyi Bedirhan Bey’in desteğiyle Said Bey’in ve Erzen'ın üzerinde Osmanlılara miras olarak bırakacağı kanlı bir direnişe imza atar. Osmanlı ordusu bunun üzerine büyük bir yıkım harekatı başlatır. Alman Mareşal Moltke, Osmanlı ordusunun Erzen dağlarındaki konak yerlerinden yazdığı mektuplar bölge halkı üzerinde yaşatılanlara tanıklık etmekteydi. Mektupların bir kısmı;
“… Savaşı bir tepenin üzerinden seyreden Hafız Paşa’nın yanına gittim. Oraya ganimetleri ve esirleri getiriyorlardı. Kanlı yaralar içinde erkekler ve kadınlar, memedekilerden itibaren her yaşta çocuklar, kesik başlar ve kulaklar. Bunların hepsi, getiren 50-100 kuruşluk bir bahşiş ödeniyordu… Kürtlerin sessiz ıstırabı kadınların ümitsiz feryatları yürekleri parçalayan bir manzara meydana getiriyordu.” 12 Tüm bunlar yaşanırken aşiretlerin desteğini alarak direnişe geçen Said Bey, Zok kalesini aldıktan sonra Erzen’de özerk bir Emirlik ilan etmiştir. Halk Said Bey’i Erzen’in tümünü ele geçirdiği için cihangir olarak adlandırmış ve Said Bey’in soyundan gelenlere Cangîrî denilmiştir.
Musa Bey, babasından sonra Osmanlı tarafından Erzen’de yönetici olarak kabul edilmiştir. Kendisine, uzun yıllar Emirlik yapmış olan Azizan ve Şenbo Kürt Beylerinin soyundan geldiği için bölge halkı tarafından “Mîrê Kal” denmektedir. Halk ve yerel beyler ile çok iyi ilişkiler sürdürmüş ve büyük bir saygı görmüştür. Fakat bölgedeki otoritesinden ötürü devlet bundan pek hoşnut kalmamıştır. Devletin asıl hoşnutsuzluğu yöre aşiretlerinin Musa Bey’den başka otorite tanımaması, asker ve vergi vermemesidir. Bab-ı Ali Hükûmeti bölgede yenilginin sebebi olarak Musa Bey’i görmüştür.13 Bu sebeple Musa Bey’i görevden alıp Zok kalesine Abdurrahman Paşa adında bir hükûmet temsilcisini yerleştirirler. Fakat Hükûmet’in atadığı temsilciyi bölge halkı kabul görmez. Pencinar aşiretinden Kasım ağa önderliğinde Zok kalesine bir baskın düzenlenir ve Abdurrahman paşa ile askerleri öldürülür. Bu olay üzerine çıkan çatışmalar sonucunda her iki taraf uzlaşarak antlaşmaya varırlar. Bu antlaşma sonucunda Musa Bey tekrar bölgeye getirilip madalya ile ödüllendirilmiş ve iadeyi itibar edilmiş, Osmanlı ordusu Erzen topraklarından çekilmiştir.14
Derviş Bey babasından sonra Erzen yönetimine geçmiş, Bedirhan Bey isyanına katılmış ve sürgün edilmiştir.15 Kendisiyle birlikte Hayran ve Silvan müdürleri ve kardeşi Abdal Bey’de Diyarbakır’da iskân ettirilmiş ve maaşa bağlanmışlardır.16 Daha sonra Botan Bey’i olarak atanan Êzdinşêr tarafından Kürt Beyliklerine düzenlenen saldırılarda idam cezasına çarptırılmıştır.
Fettah Bey veya Fettah Paşa, Êzdinşêr Bey ayaklanmasından sonra Erzen’e]] geri dönmüş ve kendisinden önceki Erzen Emirlerine oranla Osmanlı ile güzel ilişkiler geçinmiştir. Osmanlı tarafından kendisine mir-i miranlık unvanı verilmiştir17 Fettah Bey kendi döneminde ayrıca On dördüncü Kolordu ve Silah-ı hafife Müfettişliği ve kaymakamlıkta yapmıştır.1819 Fettah Bey, Şeyh Ubeydullah isyanından sonra kendisi, kardeşleri Hamid Bey ve Emin Bey ile oğlu Seyfettin Bey ile torunu Halil Bey sürgün edilmiştir.20 Günümüzde mezarının yeri hala bilinmemektedir.
İslam Bey, Fettah Bey’in oğullarındandır. Kürt Beylerinin sürgün edilmesinden sonra Erzen bölgesinde büyük bir otorite boşluğu yaşanmıştır. Bölge aşiretleri Emirlik için kendi içlerinde zaman zaman çatışmalar yaşamışlardır. İslam Bey ile Asıf Bey Erzen bölgesinde kalan Beyler arasında iki güç odağı hâline gelmiştir. Asıf Bey, Seyfettin Bey’in oğlu, İslam Bey’in yeğenidir. Zaman zaman Fettah Bey’in Osmanlılar ile olan ilişkilerini kabul etmemiş ve Erzen Beyleri arasında bölünmelere sebebiyet vermiştir. Bu dönem içerisinde bölge Beylerinin güçleri azalmış ve Pencinar aşireti güç kazanmaya başlamıştır. Öyle ki Pencinar aşireti reislerinden Cemil Çeto ile Ahmedi İskân, İslam Bey’in oğlu Said Bey’i öldürmüşlerdir.21 Cemil Çeto, İslam Bey’in damadı olan abisi Bişar Çeto’ya kayınpederine olan saygısından ötürü “Zok Beylerinden güçlüyüz biz onlara değil onlar bize saygı göstermelidir” diyerek uyarır.
Erzen bölgesindeki otorite savaşı aşiretler arasında olduğu gibi Beyler arasında da yaşanmıştır. Asıf Bey, Osmanlı ordusunda yer almış olsa dahi sonralarda Osmanlı ile ilişkileri bozulmuş ve Beykent mezrasında beylik ilan etmiş, dedesi Fettah Bey’in aksine Osmanlılara karşı özerk davranmıştır. İslam Bey ile Asıf Bey arasında zaman zaman çatışmalar yaşanmıştır. İslam Bey, beylerin tümü bana biat etmelidir derken, Asıf Bey ise İslam Bey’in hareketlerinden memnun olmadığını ve bölge halkından Ermeniler ile olan hasımlığını öne sürüp otoritesini kabul görmemiştir.22 sonrasında Asıf Bey, İslam Bey’in kuvvetlerine yenik düşmüş ve ölmüştür. Oğlu Nuh Bey ile geri kalan ailesi çeşitli bölgelere göç etmek zorunda bırakılmışlardır. Asıf Bey’in otorite boşluğu ile güç kazanan İslam Bey, aile bireylerinin mal varlığına el koymuş ve bu şekilde bölgede güç halini almıştır.23
Yaşananların ardından olarak Erzen Emirliği güç kaybetmiş ve Cangîrî sülalesinden gelenler kendi aralarında ayrılıklara düşmüş ve aile parçalanmıştır. 19. yüzyılın başlarında Erzen Beyleri dağılmıştır. Günümüzde birçok soy ismine ayrılan aile fertleri farklı bölgelerde yaşamaktadırlar. Hala bir kısmı Erzen’de yer alsalar dahi birçoğu göç etmiş veyahut iskân ettirilmişlerdir. Diyarbakır ve Siirt başta olmak üzere ailenin geri kalan fertleri Türkiye’nin farklı yerlerine dağılmışlardır.
Orijinal kaynak: erzen beyleri. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Salname-i Vilayet-i Bitlis, Birinci Def’a, H.1310 (1892-1893), s.238 Salname-i Vilayet-i Bitlis, İkinci Def’a Bitlis Vilayet Matbaası, H. 1316(1898/1899), s. 257. ↩
(1310) Salname-i Vilayet-i Bitlis, s. 239-240 ↩
VitalCuinet, La Turqied’Asie, Cilt II, Paris, 1891, s.614 ↩
Yrd. Doç. Mehmet Tezcan, Uluslararası Siirt Sempozyumu “Arzan (Tighrranakerta) şehrinin İslamiyet Hakimiyeti dönemine kadarki Tarihçesi hakkında” Birleşik Matbaa, İzmir, 2007, s.104 ↩
Dr. Abdullah Ünalan, Uluslararası Siirt Sempozyumu içinde, “Erzen’den Kurtalan’a” başlıklı yazısı; Birleşik Matbaa, İzmir 2007, s.759 ↩
Dr. Abdullah Ünalan, Uluslararası Siirt Sempozyumu içinde, “Erzen’den Kurtalan’a” ve Yrd. Doç. Mehmet Tezcan, “Arzan (Tighrranakerta) şehrinin İslamiyet Hâkimiyeti dönemine kadarki Tarihçesi hakkında” Birleşik Matbaa, İzmir, 2007, ↩
Hamevi, Şihabuddin, Ebu Abdullah Yakut b. Abdullah. Zehebi, Şemduddin Muhammed b. Osman (v.748/1374) Siyeru A’lam’n-Nubela, Muessese er Risale, Beyrut 1406/1986, XVII. s.119. ↩
İbn’ül Erzak, Mervani Kürt Tarihi, Türkçesi M.E. Bozarslan, 1975 Koral yayınları s.106 ↩
Şerefname, Mir Şerefhan Bitlisi, Kürt Tarihi, Sitav yayınları. S. 242 ↩
Hakkâri Tarihi, Arş.Gör. Yaşar Kaplan ↩
BOA fon kodu: hat D.NO 447 G.No: 22311/A ↩
Helmuth Von Moltke, a.g.e s.235 ↩
Dağ Kavmi, Avesta Yay. 2009. s.104 ↩
BOA. FON KODU: A.MKT.UM.D No:549 G. No:49 ↩
BOA.A.MKT. NO:39/70.1 ↩
BOA A.MKT. No: 39/70 ↩
BOA İ.D.H No:783 ↩
BOA İ.DUİT. No: 175/28 ↩
BOA İ.H.B No: 149/30 ↩
Osmanlı Arşiv Belgelerinde Şeyh Ubeydullah Hareketi – Remzi Pêşeng ↩
Erzen İsyanları ve Cemilê Çeto, j&j yay. s.82 ↩
BOA D.H.H No: 15/64.01 ↩
BOA DH.MKT No:2470/103 ↩
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page